31 Temmuz 2010 Cumartesi

Farklıca bir organizer

Organizerler dar alanlarda en çok yardımcı olan buluş bence...
Böyle bir organizer kapı arkasında, gardrop, dolap kapaklarının içide veya dışında kullanıldığında birçok şeyi ortadan kaldırabilir. Kapı arkasında terlik, ayakkabı, gardrop içinde iç çamaşır, çorap, kemer, mutfak dolaplarında temizlik malzemesi, poşet halindeki ürünler gibi bir sürü şey geliyor aklıma...




30 Temmuz 2010 Cuma

Çanta içindeki şıklık...

Böyle değişik değişik mendil kılıfları, anahtarlıklar benim için cici şeyler, annem içinse gereksiz uğraşlar :))
Yani, mendiller o naylon içinde mi daha güzel görünür böyle bir kılıfta mı, ya da anahtarlar çanta içinde şakır şukur mu daha iyi yoksa böyle bir anahtarlık içinde mi. Ne var yani ister kumaştan ister iplerden böyle cicler yapsakta kullansak, yani niye gereksiz ki :)) 







29 Temmuz 2010 Perşembe

Kumaş tepsi örtüsü

Tepside örtüyü seviyorum, eskiden dantel örtüler koyardık ya...
Bu aplikeli kumaş örtüye bayıldım, çok şirin...





28 Temmuz 2010 Çarşamba

Kanaviçe bebişler....

Bana çok cici gelen, işlemeye heveslendiğim böyle çeşit çeşit bebişler çıktı karşıma, şemalarını hemen arşivime aldım. Her harf için bir uğraş canlandırılmış bu cici bebişlerle. Ben küçültüp size göstereyim dedim. Linkinde bu bebişlerin şemalarına tıkladığınızda büyük olarak karşınıza çıkıyor.




Tahta Mandallar...

Tahta mandallar artık nostaljik oldu. 
Bir zamanlar nihale ve sallanan koltuk yapmıştım, ne yazık ki artık yoklar :((
Şimdilerde bir çok proje çıkıyor karşıma tahta mandallarla. İşte birkaç fikir daha...











27 Temmuz 2010 Salı

"Sana yeterli olanı diliyorum"



Mail kutuma düşen bu güzel dileği sizlerle paylaşmazsam olmaz....






Bu yakınlarda bir babanın ve kızının havaalanında vedalaşırkenki son dakikalarına kulak misafiri oldum. Kalkış zamanının geldiği anons edildi.

Güvenlik kapısının yanında dururken birbirlerine sarıldılar. Baba şöyle dedi
"Seni seviyorum ve sana yeterli olanı (yeterli olan şeyi) diliyorum" Kızı cevap verdi

'Baba, beraber geçirdiğimiz bu hayat bana yetti de arttı bile. Sevgin her zaman ihtiyacım olan tek şeydi. Sana da her zaman yeterli olan diliyorum Baba'.

Öpüştüler ve kız ayrıldı. Baba oturmakta olduğum sandalyenin yanına yürüdü. Orada ağlamak istediğini ve ağlamaya ihtiyacı olduğunu gördüm. Rahatsız etmek istemeyerek onu kendisiyle baş başa bırakmak istedim, ancak o bana şöyle sordu

'Hiç birisine sonsuza dek geçerli olduğunu bilerek veda ettiğiniz oldu mu?

'Evet' diye cevap verdim. 'Sorduğum için bağışlayın ancak bu neden sonsuza dek geçerli olan bir veda?

' 'Ben yaşlıyım ve o çok uzakta yaşıyor. Önümde başa çıkmam gereken zorluklar var ve gerçek şu ki, bir sonraki seyahatini benim cenazeme gelmek için yapıyor olacak' dedi.
'Veda ederken sizi şöyle söylerken duydum: 'Sana yeterli olanı diliyorum' 'Bu ne anlama geliyor acaba?' Gülümsemeye başladı.

'Bu diğer nesillerden bize geçmiş olan bir dilek... Annemle babam eskiden bunu herkese söylerdi' bir
anlığına duraksadı ve detaylı olarak hatırlamak istercesine baktı ve bu sefer daha da gülümseyerek şöyle dedi '"sana yeterli olanı diliyorum" dediğimizde diğer kişinin sadece hayatta sahip olduğu iyi şeyleri korumaya
devam etmesine yetecek kadar iyi şeylerle dolu bir hayatının olmasını dileriz'

Sonrasında bana dönerek sanki bir hatıradan alıntı yapıyormuşçasına bana aşağıdaki cümleleri okudu:
"Sana gün ne kadar gri gözükürse gözüksün parlak bir bakış açısı vermeye yetecek kadar güneş diliyorum.
Sana güneşin varlığı için çok daha fazla şükretmeye yarayacak kadar yağmur diliyorum.
Sana ruhunu canlı ve ölümsüz tutmana yetecek kadar mutluluk diliyorum.
Sana hayattaki en küçük şeylerin bile çok büyük görünmesine yetecek kadar acı diliyorum.
Sana isteklerini tatmin etmene yetecek kadar kazanç diliyorum.
Sana bütün sahip olduklarına şükretmene yetecek kadar kayıp diliyorum.
Sana en son vedayı atlatabilmene yetecek kadar merhaba diliyorum. "


Sonra ağlamaya başladı ve yürüyerek gitti.


Derler ki, özel bir insanı bulmak bir dakika, onun varlığı için şükretmek 1 saat, onları sevmek için bir gün,
ancak sonrasında onları unutmak bütün bir ömür alır. Yaşamaya zaman ayırın!...
Bütün arkadaşlarım ve sevdiklerim, sizlere yeterli olanı diliyorum...






Sabun kesesi...

Çamaşırlarımın aralarına kokulu sabunlar koyarım... Anneannem de, annem de koyardı :))


Yuvarlak sabunlar için cici bir kesecik buldum, tabii hemen arşivime aldım. İki adet çiçekli motif örülüp aralarından ince kordon geçirilerek birbirine tutturulmuş anladığım kadarıyla...





26 Temmuz 2010 Pazartesi

"Güneş Tutan" mı desek acaba....

Dün boyama işlerimden sonra yeni bir şeyler yapmak üzere bilgisayar arşivime daldım fikir almak için ve buldum :))


Eski bir abajurdan kalma iki boy paslanmış yuvarlak çemberi lazım olur biryerlere diye soba boyasıyla boyayıp hobi odamda bir yere asmıştım. Onları aldım...
Oradan buradan birikmiş boncuklarımın durduğu kutuyu da aldım, arkadaşlar kullanılmayan takıları, evde buldukları incik boncuğu bana getiriyor, sen biryerlere kullanırsın diye, ne iyi ediyorlar:))
Boncukları birbirine bağlamak için inşaat işlerinden kalma demir teli vardı bodrumda, onuda aldım, paslanacak ama boşver:))

Günün birinde böyle şeyler yaparım diye ufak yan keski, pense de almıştım bir zamanlar, onları ve tel kesme aletini de aldım.
Sonuçta böyle birşey yaptım. Buna "sun catcher" diyorlar. Tam türkçesi ne olabilir diye düşündüm, "Güneş tutan" desem mi acaba , isim vermek isteyen var mı?


Bunu dün akşam bitirdiğim için fotoğraflayamamıştım, bugün fotoğraflamak için hazırlanırken birden hava karardı, gök gürlemeye başladı, derken bir sağanak, arkasından fındık büyüklüğünde dolu yağmaya başladı, yarım saat sonra güneş açtı :))

Fotoğrafları çektim, hava bir kapayıp bir açıyor ve  gene yağmur başladı, gene güneş açtı, kapadı, açtı, ama şu anda rüzgarla birlikte şakır şakır yağıyooooor...


Üretim son sürat :))

Arka verandaya tezgah kurmam iyi oldu, boyalar filan orada hazır durunca, boş kaldığım zamanlarda  malzemeleri kapıp kapıp oturuyorum ve çalakalem birşeyler uyduruyorum. 
Dün yemek masasının yanından geçerken üzerinde renksiz, solgun görünen peçeteliği kaptım, o da nasibini aldı boyalardan, onu da ortamına uydurdum :))

Kandiller peşpeşe geldi, geçiyor, Ramazan ayı yaklaşıyor. 
Çalışırken tutamazdım oruç, işim çok dikkat ve sorumluluk isteyen, beynimi oldukça yoran bir iş olduğundan...
Ama iş hayatım biter bitmez tutmaya başladım. 
Dini vecibesi bir yana, oruç tutmanın kendime has sevdiğim yanları var... 
Öncelikle vücuduma, irademe hükmetmek, sonra, gece uyuyupta sahura kalkarsam birşey yiyemediğimden sahura kadar oturuyorum ve o arada annem uyuduğundan bana kızamıyor bende bütün gece internet başında oyalanabiliyorum :)) Gerçi ertesi gün öğlene doğru kalkabiliyorum ama o kadar da olsun artık. Bir de iftarı beklemek var, o ayrı bir heyecan, güzel bir beklenti oluyor. O ilk suyu içmenin verdiği haz var ya, o anda insanın beynine Allah'a şükürler doluyor verdiği nimetler için. Hele iftardan sonra kahveyle beraber sigarayı yaktım mı oh değmeyin keyfime:) Oruçluyken sigarayı hiç aramıyorum, manevi bir direnç oluyor demekki, yoksa normal zamanda ararım o keyfi....

Bütün dostların Kandili mübarek olsun, Sağlıkla, mutlulukla nice kandillere erişmek dileğiyle...


Gönül Dostlarından Bir Ricamız Var...

Sevgili Nalan'ın blogundan aynen aktarıyor ve duyarlılığı için tebrik ediyorum....


GÖNÜL DOSTLARIMIZDAN ÇOK ÖNEMLİ RİCAMIZ VAR

Ülke çapında engelli çocuklarımıza yönelik farkındalığı sağlamak ve toplumsal duyarlılığı geliştirmek amacı ile,
gönüllüler tarafından (ekte örneği bulunan) el broşürleri dağıtımını düşünmekteyiz.
Ülke çapında broşür dağıtımı konusunda bizlere gönüllü olarak destek olmak isteyenlerin,
Derneğimize mail atarak el broşürleri talep etmelerini ve çevrelerinde dağıtabilecekleri miktarı bildirmeleri önemle rica olunur.


Broşürler elden veya kargo ile belirttiğiniz adrese ücretsiz olarak gönderilecektir.
Broşürlerin gönderileceği bir adres ve tarafınıza ulaşabileceğimiz bir telefon numarası rica olunur.


Broşür dağıtımı konusunda destek olan kurum, kuruluş ve şahıslara hizmetleri karşılığında teşekkür belgesi ile onurlandırılacaktır.
Toplumsal dayanışma gerektiren engelliler konusunda desteğiniz ve gönüllü olmanız çok önemli.
Engelli çocuklarımıza uzatacağınız el ve destekler nice hayatların kurtarılmasına neden olabilecektir.


Bir hayat da siz kurtarın.


GELİN HAYATI BİRLİKTE PAYLAŞALIM.
Buna ihtiyacımız var.
Saygılarımla.

Kemal DEMİREL | Genel Başkan


Tel : 0216 441 08 34
Fax : 0216 459 87 28
kdemirel@bedd.org.tr
www.bedd.org.tr



Yalı Mah. Menekşe Sok. No: 6
81540 Cevizli - Maltepe
İstanbul - Türkiye


25 Temmuz 2010 Pazar

Dikiş Setim :))

Dikiş malzemelerimi koyduğum çekmecede çeşitli kutularda çengelli iğne, dikiş iğneleri, toplu iğneler, küçük düğmeler v.s var...

Hobi odamı yeniden dekore etmeyi, yani yenilemeyi, yani kendi elceğizimle boya, geridönüşüm mobilya filan gibi şeylerle düzenlemeyi düşünürken renkte karar verememiştim. Sonunda ahşaba uyacağından sarıdan turuncuya doğru tonlarda karar kıldım...(seneye yapmayı düşünüyorum)


Veee... İlk olarak bir kenarda duran tahta puro- sigar kutularını sarı tonlarında peçete, boya karışımı süsledim, takım oldu, ön taraflarına da içinde bulunanlardan bir örnek yapıştırdım....



Benden ince iş beklemeyin, bu tip işleri çabuk bitecek şekilde, uydurma yapıyorum, yeter ki göze hoş görünüp iş görsün:))


24 Temmuz 2010 Cumartesi

Morarmış birşeyler :))

Hobi odamdaki ve bodrumdaki ıvır zıvırları uyduruk kaydırık süsleyip püsleyip oraya buraya serpiştiriyorum :))
Elimden uçanla kaçan kurtuluyor... Dün elimden bir havan ve kesme tahtası kurtuldu ama morarmış bir halde, zavallılar :))




Onları arka verandada kaderlerine terkettikten sonra fotoğrafçılığa soyundum ve bahçeden bir kaç kare getirdim size... Yorumsuzzzz :))




Kelebekli Perde

Kelebekleri ve kelebekli olan herşeyi seviyorum...
Bundan önceki evimde bütün mutfağıma tığ işi kelebek bordürlü dolap örtüleri, perde, tül, masa örtüsü, havlu, tutaç, kılıf v.s. takım yapmıştım. Ne yazık ki buraya taşınırken koyduğumuz depoda pek çok şey ile birlikte onlarda çalınmış. Çok üzüldüm... Hem çok emek vermiştim, hem çok seviyordum.
Aynı modelden tekrar yapmayı sevmediğimden yapmadım, ama bu bulduğum değişik, belki gene bir takım örerim, belli mi olur :))

Ve işlemek isteyen olursa şeması...





23 Temmuz 2010 Cuma

Bedava Kitaplık Yapmak

Eski dolap çekmeceleriniz var mı? Öyleyse bir kitaplığınız da olabilir.... Yapmak isteyenlere yardımcı olacak fotoğraflarda var linkte...




21 Temmuz 2010 Çarşamba

Yedi Fidan daha diktim Yüreğime....


Bir kez daha yandı yürekler, bir kez daha kalleş kurşunlarına hedef oldu yedi fidan...
Her birinin hikayesi ayrı, kurdukları hayaller bir anda yokoldu, bekleyenlerinin yürekleri korla doldu.
Vatan bölünmez diye koştular siperlere, siper ettiler göğüslerini namerde...
Yedi fidan daha diktim yüreğime, yüreğim fidanlarla doldu...


Elim durdu, yüreğim sustu, gene sözün bittiği yerdeyim...
.............................................




20 Temmuz 2010 Salı

Şaşkınım.....

 BEN ŞEHİTLERİME AĞLIYORUM,  "BİRİLERİ" İSE KİMLERE AĞLIYOR !!!!!!!!!!!

 Mail kutuma düşen bu yazıyı sizlerle paylaşmak isterim....


Bir Şaşkın'ın Notları !

Yaklaşık bir haftadır geçmişimi sorguluyorum. Meğer ne kadar yalan-yanlış (!) bilgilerle donatılmışım. ..
 

Oysa 'vatana millete hayırlı bir evlat' olarak yetiştirdi beni 'cumhuriyetin ilk öğretmenlerinden'
biri olan babam... Varını yoğunu bunun için harcadı!

İyi ama ben 'vatan'ı da 'millet'i de hiç tanımamışım ki!

Çünkü bana 'vatan' diye; 'bölünmesi mümkün olmayan'topraklar öğretilmişti.

Bu topraklarda yaşayan herkes bizdendi.

Bu yüzden kimseye 'Laz mısın, Kürt müsün' diye sormadım hayatım boyunca.

'Bölünmesi akla bile getirilemeyecek' bu topraklarda benimle birlikte yaşadığına göre 'vatandaşımdı. ..'

Kimsenin dini de ilgilendirmedi beni!

En yakın arkadaşlarımdan birinin adı Nisan'di, diğerinin Raffi... Dilimizin en güzel şiirlerini yüksek sesle okurduk birbirimize. ..

Ben onların 'Ermeni' veya 'Yahudi' olduklarının bile farkında olmadım, onlar bana bir kez bile 'Sen Türksün, Müslümansın, bizden değilsin' demedi... Korktuk mu aynı çığlığı basardık:

'Aman Allahım...'

Aynı sözlerle vedalaşırdık:

'Allaha ısmarladık.. .'

Şaşırınca 'Allah Allah' diye tepki verirdik birlikte...

İçimizden biri şaka yapınca, 'Allah müstahakını versin' derdi diğeri!

Yani aynı Allah'a inanırdık... Gerisi çok da önemli değildi bu yüzden...

Askerdeyken yanımda Fener Rum Patrikhanesi'nde görevli 'Yorgo' vardı; manga arkadaşım!

Atış talimine de çıktık birlikte, gece tatbikatına da...

'Vatan... Sana... Canım... Feda!' diye
birlikte haykırdık içtima alanına yürürken...

Annesi de babası da Rum'du ama (bölük yazıcısı olduğum için biliyorum) ana dili Türkçeydi Yorgo'nun, vatanı da Türkiye...

Ve bundan asla kompleks duymazdı!

                            ***
Bugün 46 yaşındayım.. .

Öğreniyorum ki 'vatan' dediğin aslında bölünebilirmiş. ..
Ankara'dan birileri bu gerçeği artık görmeliymiş!

Türk vatandaşı olduğu için milletvekili seçilebilen biri,
'bildiği yabancı dil' sorulunca 'Türkçe' diye yanıt verebilirmiş. ..

İlkokulda öğretmenimin heyecanla anlattığı
Atatürk ilkeleri ve devrimleri 'ideoloji'ymiş mesela !!!

Saltanatın, hilafetin kaldırılmasını sağlayan düzenlemelerin
anayasayla güvence altına alınması 'anti demokratikmiş'......

Bizim uğruna canımızı vermeye hazır olduğumuz değerlerin tümü masalmış meğer!

                            ***
Şaşkınım...
 

Üzgünüm...

'Vatana millete hayırlı evlat' olması için emek harcanan milyonlarca vatandaşım gibi perişanım!

İlk öğretmenim Neriman Hanım... Beni ben yapanlardan Emrullah Öğretmenim!

Liseden edebiyat hocam Sabahat Ana...

Sırtında kerpiç taşıyıp Anadolu'nun onlarca köyünde okul yapan babam; neredesiniz?

Kafam çok karışık...

Beni yanlış yetiştirmiş olabilir misiniz?

Tüm  'iyi' lerim aslında bu kadar 'kötü' çıkabilir mi ?

Lütfen çıkın ve bana söyleyin:

Siz mi hata yaptınız; yoksa bugün birileri bizi kandırıyor mu?



19 Temmuz 2010 Pazartesi

Taşlar... Taşlar....

Hadi fazla utanmayayım da, önce size ilk dekupaj fiyaskomun yakından resmini göstereyim :)) İşte.....


Ve asıl konumuz....

Taşlar... Doğada kolayca bulabileceğimiz elişi malzemesi.
 

Böyle bir tasarım buldum. Bunu masa üstünde kullanmışlar, acaba pas pas ta olabilirmi diye düşündüm:)


18 Temmuz 2010 Pazar

İlk dekopaj denemem-fiyasko-

Peçete ile bir dekopaj denemesi yapayım dedim. Tabii ilk deneme ııııhhhhh.... Tutkalı çok sulandırmışım, peçete buruştu, verniği inceltmemişim sararttı, dalga dalga oldu. Aslında yayınlamayacaktım ama, gene de uzaktan şirin görünüyorlar:))


Hani bir kısmından bahçeye süs yaptığım küçük fide saksıları var ya, siyah ... İşte onların kalanlarını beyaza boyadım. 
Peçete olarak taaa benim çeyizimden, kullanmaya bir türlü kıyamadığım, 36 senedir sakladığım bardak altlıkları vardı, işte onlardan kullandım. Çok şirinler değil mi, kıyamamakta haksızmıyım:)


Tesadüf bu ya, desenleri balkon koltuklarının kılıflarına pek bir benziyor:)



Neyse, bitirdim işte, öyle ya da böyle, içlerine de arsız kaktüs cinsi bitkiler diktim, balkondaki yerlerinin aldılar...


Bakın, sakın bunlara harika, muhteşem filan demeyin, inanmaaaam :)


Kumaş Torbanın kolay hali :)

Kumaştan torba yapmanın çok kolay bir yoluna rastladım.
Büyüklüğü size kalmış.

Tüm ihtiyacınız etrafı temiz dikişli tek kat veya çift taraflı olabilecek iki kat kare bir kumaş ve onu büzmede kullanacağınız kordon, kurdele benzeri bağcık, iğne iplik. Geri kalanı zevkinize göre süslemek :))




17 Temmuz 2010 Cumartesi

Minik evler işleyelim mi :)

Goblen, kanaviçe işlemeyi sevenlerle paylaşmak istediğim şemalar buldum. Gerçi arşivimde benzerleri var ama açgözlülük bendeki, bunlarla ne güzel minik minik tablolar yapılır, artık nereye asacaksam, ama çok sevdim bunları, birkaç minik çerçevem var, onlara uyanları işlemektir niyetim:))
























16 Temmuz 2010 Cuma

Kitap ayracı, ama değişiiiik:))

Çeşit çeşit kitap ayraçları bulduk, yaptık... Kitap okumayı sevenler için önemlidir kitap ayraçları, ben şahsen sayfa kenarını bükmeyi hiç sevmem.

Bu defa değişik bir ayraç buldum ve çok hoşuma gitti bu fikir. Neden mi, çünkü bu ayracın kitabın arasından düşme ihtimali yok :) Sizin başınıza geldimi bilmem ama benim başıma çok geldi, o kitap ayracı bir şekilde bulunduğu yerden düştü ve ben kaldığım yeri bulana kadar birkaç yeri tekrardan okudum :))


Fikir lastikli olması, bu fikri geliştirmek bize kalmış, ne dersiniz....






................................................

Veee... Ben de yaptım işte. 
Bu çiçekleri örnek diye öylesine örüp bir kenara koymuştum.
Bugün pazarda renkli, enli lastik sordum ama yokmuş:(( 
Ben de elimdeki beyaz lastikle yaptım işte, sabırsızım dedim ya, bekleyemem:))






15 Temmuz 2010 Perşembe

The Meyhane

Arkadaşlarla toplanıp sohbeti, yavaştan demlenmeyi veeee arkasından fasıl yapmayı çok severim. Eskiden toplanırdık böyle, ama uzun zamandır, herkes biryerlere yayıldı, uzaklaştı, geçim derdi filan yapamıyoruz maalesef :(


Sizler böyle toplantılar yaparmısınız bilmem. O zamanlar şarkılar ardı sıra gelirdi. Eeee şimdi internet yardımcı oluyor. 

İşte böyle geceler için bir site adresi geldi bugün mail kutuma. Harika bir repertuar var, ayrıca meze tarifleri de var sitede. Adı "The Meyhane", bence bir ziyaret edin :))



Veee... Kendinizi bir deneyin :))

Bir akıl hastanesini ziyareti sırasında, adamın biri sorar;
- Bir insanın akıl hastanesine yatıp yatmayacağını nasıl belirliyorsunuz?
Doktor;
-Bir küveti suyla dolduruyoruz, sonra hastaya üç şey veriyoruz. Bir kaşık, bir fincan ve bir kova. Sonra kişiye küveti nasıl boşaltmayı tercih ettiğini soruyoruz. Peki, siz ne yapardınız?
Adam;
-Ooo, anladım. Normal bir insan kovayı tercih eder, çünkü en büyük o.
- Hayır, 
Der doktor;
- Normal bir insan küvetin tıpasını çeker....

AKIL BİZE SUNULANLARIN DA DIŞINDA BİR ÇÖZÜM BULABİLMEKTİR...



Yastık fikri....

Birkaç gün önce küçük evin örtülerini değiştirmiştim... Düzenlemesini yaparken bu yastıkları kullandım, çok severim bunları. 1986 yılında yapmıştım, yıkayıp yıkayıp kullanıyorum. İçleri sünger kırpığı dolu, olduğu gibi makinaya atabiliyorum, çabukta kuruyor.


Sizlere fikir verebilir diye paylaşmak istedim:)

Birde yakından örneğini göstereyim...



14 Temmuz 2010 Çarşamba

Hızımı alamadım :))

Kuş evini yaparken tezgahı kurdum ya, bitirdim ya, hem de annem BEĞENDİ ya :)) hızımı alamadım, gözüm etrafta, daha ne yapsam diye...



Ön veranda da mor salkımın uzayan dallarını pergolenin üstüne doğru yayarken gözüme boş duran kancalı çivi ilişti, oraya bir saksı asmak istedim. Asabileceğim saksı var mı diye indim bodruma. Asılacak saksı bulamadım amaaaaaa,,,,


Bir küçük ve pis ama şirin bir saksıcık buldum :))


Bir güzel yıkadım, beyaz yaprakları artık düşmüş olan papatyalar vardır hani sadece ortadaki sarı göbekleri kalır, öylece kurumaya yüz tutar, işte onlardan toplamıştım geçen hafta, onları aldım, pazarda bulup aldığım kelebek çıkartmaları aldım, bir strafor parçasını aldım, bir de sprey verniği aldım koydum tezgaha, başladım düzenlemeye.
Straforları kırıp kırıp saksının içine tıkıştırdım, ortasını biraz yüksek yaptım, papatyaları kesip kesip başladım sık sık dizmeye, saksı iyice dolunca etrafına kelebekleri yapıştırdım, son olarakta papatyalar dökülmesin diye bolca sprey vernik sıktım.



İşte sonuç.......



Sonraaaaa.... Bostandaki damlatma sisteminin suyunu açmak üzere düştüm yola aşağıya doğru, margaritlerim pek güzel açmışlar, ve sürpriiiz oturak fasulyelerim vermiş bile, annem yarın ne pişirsek diye düşünüyordu, topladım, sürpriz oldu, beyaz fasulyelerim ve barbunyalarda sarmışlar bayağı, domateslerimde kızarmaya başlamışlar, bir de salatalık olmuş, biberler henüz pek küçük, doğa nasıl da meyvalarını veriyor, onları gördükçe yaşama sevincim coşuyor, yaaa ben doğayı çoook seviyorum...