29 Ağustos 2014 Cuma

Atamam da Yakamam da...

Alırım onları oynarım...
Boyarım boyarım...
Kitaplığıma koyarııım :))
crafts, woodcrafts
Ben böyleyim işte :))))
Gönlünüzce bir hafta diliyorum hepinize :)




28 Ağustos 2014 Perşembe

Örüyorum Örüyorum

Bitiriyorum...
Ama fotoğraf çekimine hep üşeniyorum :))
İşte iki tünik tipinde pamuklu yünden bluzum...

 Yani, aldığım yünleri biriktirmiyorum, bir yandan da örüyorum, daha fotoğrafını çekmediklerim var yani :))




27 Ağustos 2014 Çarşamba

Kaşıklar ve Boncuklar....

Eski mutfak eşyaları... Benim yaşıma göre eski olanlardan bahsediyorum tabii :))
Hep büyük büyükmüş farkında mısınız...
Anneannemden ve babaannemden kalan altışar kişilik porselen yemek tabaklarım var. Ama kullanamıyorum yemek tabağı olarak, ne derin tabağını ne düz tabağını, normal porsiyon yemek ya da çorba koysam devede kulak kalıyor, çok koysam yenmiyor, onun için onları meze tabağı filan olarak kullanıyorum arada bir...
Kaşık ve çatallar da öyle... Kocaman çorba kaşıkları baksanıza...
Şimdi kullandıklarım neredeyse bunun yarısı kadar...
....................................
Ve boncuklar... Oldum olası çok severim bunlarla oynamayı, hastalık gibi :))
Ama baksanıza rengarenk, ışıl ışıl; gel benimle oyna demiyorlar mı :))
Diyorlar... Bana diyorlar...
Ben de aldım boncuklarla kaşıkları...
Oynadım :)
Ha... Bir de delikli kepçe katıldı oyunumuza :))
Boncuklanıp sıra sıra dizildiler kepçeye böyle,
sonra iple salıncak kurdular, asıldılar çatı kenarına, kendilerini rüzgara bıraktılar :)
Not : Kaşıkları aşağıdaki demirciye deldirdim, adamcağız alıştı artık benim garip fikirlerime, hiiiç sormadan açtı delikleri :))

Burası bizim ocakbaşı...
Bunlar da ocakbaşını dolduran Banucalar :))))
Blogumda kaşık havası, dışarıda yağmur havası var, önemli olan bizim havamız değil mi :))




26 Ağustos 2014 Salı

Dediğim Gibi... :)))))

Naapiiim....
Hava kasvetli :(
Ev karanlık :(
İlham efendi kaçtı gitti :(
En iyisi uzanıp kitap okumaaak :))




25 Ağustos 2014 Pazartesi

Mutluluk Parçacıklarım ... :)

Her başladığım kitap bir heyecan kaynağım, her bitirdiğim ise mutluluk dağarcığımda bir parçacık :)

Debbie Macomber tarzında ve tadında bir kitap. Örgü kulübü odağında hatunların hayat kavgaları...
Bu kitabın filmi çevrilmiş, hem de Julia Roberts başroldeymiş... Çok severim Julia Roberts filmlerini, ama böyle bir filmi duymadım... Var mı gören, bilen, seyreden ?

Geçenlerde alışverişe indik Seville beraber, Şok ta bu bıçakları gördüm ya, hemen atladım tabii :) 2,99 lira, hem de çileklisini bulduuum, Sevil de armutlusunu aldı. Minicik bir parçacık daha mutluluğuma katıldı. İşte bu kadar kolay mutlu oluyorum ben :))
Ah bu dayanamadığım yünler... O kadar çok aldım ki, başka hiçbirşey yapmadan onları örsem biter mi kiii :))
Ama bunlar da çok cici renkli ve kalın ve sıcacık görünüyorlar değil miii :))
Bugün hava kapalı, yağmur geliyor sanırım...
Yapacak çoook iş var ama şimdilik uzanıp kitap okusam diyorum...

E.L.James'in Grinin Elli Tonu-Karanlığın Elli Tonu-Özgürlüğün Elli Tonu üçlemesindeyim... Herbiri oldukça kalın, birincisi 576 sayfa bitti, ikinciye başladım. Erotik kısımlarla dolu ama akıcı, sürükleyici. Uyuşturucu müptelası bir annenin yaşantısının yarattığı ve tüm ömrünü etkileyecek olan travmayı yaşayan minik bir bebek, şiddet uygulayan bir babanın ve sevgi arayan bir annenin kendisine hiç güveni olmayan, hayattan korkan minik kızı, yıllar sonra bu ikisinin arasında aniden oluşan derin bir aşk...Filmi de çevrilmiş... Sinemadan öyle uzak kaldım ki, video da seyretmez oldum nedense :(





22 Ağustos 2014 Cuma

Biraz Oradan Biraz Buradan Biraz da Şuradan....

Bugün böyle olacak, bu resimleri paylaşmadan arşivlemek istemedim çünkü :)
......................................
Bu yabani papatyaları yol kenarından köküyle alıp bahçeye dikmiştim... Uzun bir saptan biiir sürü çıkan bir tür, ama enteresan olan üç sene önce dikmiştim ben bunları, bu sene verdiler :))
Havanın güzel olduğu birgünmüş bu... Bahçeyle uğraşmışım, bu aralar pek bir tembelim :))

Elma ve armutları temmuz ayında resimlemişim, o günden beri meyva bahçesine inmedim iyi mi :))
Bugün zahmet edip insem de dökülmemişlerse olup olmadıklarına bir baksam diyorum :))
Diğer meyvalar maalesef iki senedir vermiyor :(

 Bıdık tek başına pek inmiyor buralara, şimdi pek memnun beraber inmekten :)
Bu glayörümün de rengi çok güzelmiş değil mi, önceki sarıydı hatırlarsanız, ama ah bu dengesiz havalar, seyrine doyamadık ki bunun da :(
 Azgın mor salkım... geçtiği yeri görüyor musunuz :))))
 Bunlardan bizde çok var, ister misiniz :))))
 Mor salkım perdesi oluşmak üzere baksanıza :))
 Mavi ortancalarımdan kesip getirdim gene :)
 Anacım bana buluz örüyor :)
 Bıdık "ne var" gibilerinden bakıyor :))))

Ve.... Mutlu, huzurlu bir hafta sonu diliyoruuum :))





21 Ağustos 2014 Perşembe

Keyfi Sürülmemiş Keyif Terası... :))

Taaa Haziran ayında su deposunun yeri değişeceği için çatısını açınca üzerine teras yapmaya karar vermiştik...
Bizim Bilal oğlan, yanında Selimle kestiler biçtiler,
çaktılar, verniklediler,
ortaya çok güzel bir keyif terası çıktı...
Amaaaa... Gel gelelim havalar hep bozuk gitti, iyi olduğunda da benim hamak keyfisim geldi :))
Kitap okumak için uzanıyorum, uyuyakalıyorum böyle :))
Ama uyanınca böyle bir yüz görmek kadar keyiflisi var mıııı :)
Resmimi çekmişte, çekebildim mi diye yanıma getirmiş makinayı, uyandım tabii, kaptım elinden çekiverdim böyle :))
İşte bugün de hava bulutlu ve serin, gene ne hamak keyfiiii, ne teras :((
Sağlık olsun... :)




20 Ağustos 2014 Çarşamba

14 Ağustos İstanbul Macerası...

Ben doğma büyüme İstanbulluyum, 1.Levent yaşantımın büyük kısmının geçtiği yer...
Aynı zamanda bir İstanbul küskünüyüm...
Şimdi daha da küstüm... Hem İstanbul'a, hem İstanbul'u betonla giydirenlere :(
.......................................
Üçüncü üç aylık kontrolüm bu defa biraz arızalı çıktı maalesef :(
Önceki ile karşılaştırıldığında görülen değişiklikler şüphe uyandırdı, zaten her değişiklik şüphe ile karşılanıyor bizim vakalarda ya...
Böylece ileri tetkik için bana İstanbul yolu göründü gene...
Yani çekime gittim gene, bu gidişle meşhur olacağım :))
......................................
Maceramız sabahın 5.30 unda Realin otoban tarafında başladı...
İstanbul Life Med (çiftehavuzlar) Hastanesinin servisi biz Pet/CT çekimi yolcularını yoldan topluyor, hastaneye teslim ediyor, sonra aldığı yerlere bırakıyor :)
İşte ben, otoban kenarında -yanlış anlaşılmasın- servisi bekliyorum :))
Gecenin sabaha kavuşmasını izlemeyi çok severim, ama zorunlu haller dışında izlemek pek nasip olmuyor :))))
İşte yola çıktık, yoldan birilerini daha aldık, İstanbul sınırlarındayız...
Yüksek kulelerden belli işte :((
Offf... Nasıl sıkıcı geliyor bana bilseniz böyle uzaktan bakmak bile :(
Belki oturanlarınız vardır, elbet memnun olan, sevenler de vardır, ama bana daral geliyor bakmakla bile, değil ki içinde yaşamak :(
Ben ormanlarımı, ağaçlarımı seviyorum...
Levent'te en son Gazeteciler sitesinde oturuyorduk, onlar da 7 katlı sitelerdi ama etraf hep ağaçlık, yeşillikti, zaten artık Leventi tanıyamıyorum, onun için hiç detaylara girmeyeyim, üzülüyorum o güzel çocukluğumun-gençliğimin üzerine kurulan betonları gördükçe... :(
İşte hastaneye geldik, sıramızı beklemeye başladık...
Beklerken 1,5 litre su içine katılan berbat ilacımızı içiyoruz aç karnına, bir saat kadar sonra sırayla aşağıya alınacağız...
Tabii ki bu arada kitap okunuyor :))
İşte sıram geldi, tek kişilik odaya alındım...
Damardan da ilaç verileceği için damar yolu açıldı, sonra ilaç verildi ve ilacın vücuda dağılım süresi için 1,5 saatlik dinlenmeye geçildi...
Bu üçüncü Pet çekimim, tecrübeliyim ya, yanımda neler getireceğimi, nasıl giyineceğimi biliyorum,giysilerde ve üzerinizde metal-plastik birşey olmamalı, varsa soyunup berbat bir önlük giymek zorundasınız :(
O nedenle çıtçıtsız-düğmesiz eşofman ve tişört ile geliyorum, sadece üstteki ufak parçayı!!! çıkartıyorum orada :)))
Beklerken de okumaya devam :)
Saat 12,30 da çekimim bitti, çok acıktıııım :))
Evden sandviç yapıp getirmiştim, yanına da meyvalı soda aldım (çünkü içtiğim ilaç mülayimleştiriyor, onu kesmek için :)), arka otoparkın oraya çıktım, yumulduuuum :)
O sırada gözüm otoparkın karşı köşesindeki çöplüğe takılmaz mı, takılır tabii :))
Şu güzel sandığa baksanıza,
bu güzelim raflı dolabı da atmışlar yaaa :((
Keşke arabayla gelseymişim, atıverirdim bagaja :))) Ha ha haaaaa :))))
Karnımı doyurdum, sabahları olmazsa olmazım Türk kahvemi bu saatte içtim, şimdi beraber geldiğimiz diğer hastaları bekliyoruz...
Onlar da geldi, dönüş yoluna çıktık...
Simitçiler artık böyle hep galiba, nerede o kafasının üstünde taşıyıp çıtır çıtır mis simitler satanlar, şimdiki simitler bile değişik :(
İşte gene gökdelenler... gökdelenler :((
Eskiden yüksek dediğimiz binalar yanlarında nasıl da küçük kalmışlar :(
Daha da yapılıyor... daha da... daha da :(
Cami minareleri kaybolmuş arada, İstanbul'un o minareli silüeti yok oldu artık değil mi :(
Minibüste birkaç kişi de aynı konuda şikayette, dertleşiyoruz...
Ayyy... Tünele girdiik :(
Hiç sevmem tünelleri, hele sonunu göremiyorsam, dişlerimi sıkıyorum,
kendim kullanıyorsam arabayı, bütün vücudum kasılıyor, ama mecbur.... :))
Ve Sabiha Gökçen hava alanı...
Şimdi diyorum, şu uçaklardan birinde olsam... nereye gitmek isterim acaba...
Onu düşüneee düşüneee, hayal kura kura...
Gelmişiz bile İzmit'e.... :))

Hmmm....
Sonucu; tetkik sonucunu merak ettiniz değil mi :))
Dün geldi kargoyla, arkadaşım Seville kargocunun elinden kaptığımız gibi gittik Derince'ye ...
Akciğerimde ameliyat edilen yerde, şimdilik kanserle alakası olmayan, ama takip edilmesi gereken bir kalınlaşma varmış... İki aya çektiler kontrolü, ekim ayının ikinci haftası Derince'de tekrar bir tomografi çekilecek... Sonrası ona göre...
Eeeee... Bununla yaşamaya alışacağız, başka yolu yok :))